10’ların H2H Ligi

Puan Durumu

Maç Sonuçları

6. Haftanın Menajeri:

Erol Şimşek – Esporyan10
(70 puan)

Menajerin Yorumu:

Üç sayısını oldum olası sevmişimdir. Futbolcuyken hat-trick yapmak, taraftarken üçlü çektirmek ve sinemada seyirciyken üçlemeleri seyretmek..! (Kieslowski’nin Kırmızı’sındaki Irene Jacob’u unutmak ne mümkün…) Tüm üçlemeler tadına doyum olmaz hazlardır benim için.

Şimdi bu zevklere peş peşe üçüncü kez ”haftanın fantezi ligi menajeri” olmak da eklendi. Kariyerinde 2018 FIFA Dünya Kupası Fantezi Şampiyonluğu Şapkası 😊 bulunan bendeniz için çok da abartılacak bir başarı değil açıkçası. Yine de bir kenarda dursun.

Bu haftaki değerli rakibim Özkan da daha öncekiler gibi elinden geleni yapmaya çalıştı. Hafta içi fantezi whatsapp grubunda kendisine: ”Alırsın bu maçı, arkandayız aslanım” diyerek gaz verenleri (bkz. Beri Bey 😊 ) futbolun tanrısı El Diego’ya havale ediyorum.

Hazır Futbolun tanrısını anmışken Manu Chao’dan gelsin sevenlerine. 😊

Nasıl mı kazanıyorum? Çok basit aslında…! City’li topçulara bulaşmıyorum. ‘Rotasyon İnsanlarıyla’ işim olmaz. (Pep de zaten gidici.) Bu sırrı açıklayarak değerli rakiplerime bir nevi ‘come on guys, you can do it’ diyorum.

Ha, bir de her hafta bir X faktör oyuncu transferi şart. Scout raporları bu hafta için Firmino’yu işaret ediyordu. Lacazette’i şutlayıp Firmino’yu aldım. Topçunun bonuslusu makbuldür derler. Schmeichel, Zouma, Zaha, Son, Firmino… Pırlanta gibi çocuklar valla.

Bu hafta ezeli rakibim Beri ile görülecek bir hesabımız olacak. 😊 Bir yandan da kulağım Taksim Derbisi’nde olacak. Flying Dutchman kazanınca ben de kazanmış gibi olacağım. Sonrasında Lig lideri Ac Nevizadegillerden Kaan, artık nefesimi ensesinde hissetmeye başlayabilir.

Haftaya yine bir başka ‘manager of the week’ röportajında görüşene dek…

Bonuslu Topçunuz Bol Olsun Fanteziciler…

Sözlerimi çok sevdiğim bir kitaptan alıntıyla tamamlıyorum.

1930’da Albert Camus, Cezayir Üniversitesi takımının kalesini koruyan melekti.
Kalecilik yılları boyunca Camus çok şeyler öğrendi. “Şunu öğrendim ki,” diyordu Camus;
“Top birine hiçbir zaman beklediği yönden gelmiyor. Bu bana hayatta çok yardımcı oldu, özellikle de büyük şehirlerde insanlar göründükleri gibi olmuyorlar.”
Kazandığında çok sevinmemeyi, kaybettiğinde de çok yerinmemeyi öğrendi; futbol oynayarak insan ruhunun derinliklerine inmeyi başaran Camus, daha sonra kitapları vasıtasıyla, bu dünyanın labirentlerinde ilerlemeye devam etti, bazı sırlarını öğrendi ve bilgelik yolunda önemli bir yol kat etti.
Gölgede ve Güneşte Futbol, Eduardo Galeano

Erol Şimşek