(Bu yazı 27.10.2020 tarihli 10’un yeri Spor Bülteni’nde yayınlanmıştır.)
Dayanıklılık ve güce dayalı sporlar, doping uygulamalarının en yaygın görüldüğü alanlardır. Bu iki özelliğe fazlasıyla sahip olan halter sporu da haliyle en çok doping ihlaliyle karşılaşılan sporların başında geliyor.
Ocak 2020’de Alman ARD televizyonunun yayınladığı ‘Geheimsache Doping: Der Herr der Heber‘ (Gizli Doping: Haltercilerin Efendisi) belgeselini takip eden süreçte, Uluslararası Halter Federasyonu (IWF) bünyesinde büyük bir deprem yaşanmıştı. 1975-2000 arası genel sekreterlik, 2000 yılından beri de federasyon başkanlığı görevini sürdüren Tamas Ajan, baskılara dayanamayarak Nisan ayında istifa etmek zorunda kalmıştı.
Bu gelişmelerin ardından IWF’in talebi üzerine bağımsız denetçi olarak görevlendirilen Prof. Richard McLaren’ın Haziran 2020 tarihli raporunda, Ajan’ın federasyon bütçesinden yıllar içerisinde toplamda 10 milyon doları zimmetine geçirdiği iddia ediliyordu.
McLaren raporunda, Ajan’ın görevde kaldığı süre boyunca, halter sporundaki birçok olimpik sporcunun pozitif doping sonuçlarının ört bas edildiği de ortaya konmuştu. Nihayetinde, Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA), IWF hakkında bir soruşturma başlatılmasına karar vermişti.
WADA, 22 Ekim 2020 tarihinde bu soruşturma hakkındaki ilk bulguları paylaştı. Dört farklı operasyon (Uzama Operasyonu, Varis Operasyonu, Ekstra Operasyonu ve Ok Operasyonu) şeklinde yürütülen bu soruşturma sonunda, IWF bünyesinde kişisel ve kurumsal olarak birçok ciddi ihlal tespit edildi.
Rapodaki bazı başlıklar sonuçlar şöyle:
– Üst düzey bir yöneticinin (Tamas dışında) Rus atletleri kollaması için 5 milyon dolar aldığı,
– İdrar örneklerinin, ‘sentetik idrar cihazları’ ve ‘benzer kişi’ kullanarak değiştirildiği,
– İsmi verilmeyen Romanyalı bir haltercinin idrar örneği vermek için ‘benzer kişi’ kullanmak sebebiyle men cezası aldığı ancak bunun websitesine eklenmediği,
– IWF’nin WADA’ya ele geçirilen yasaklı maddelerle ilgili kasıtlı olarak yanlış bilgilendirme yaptığı,
– Romanyalı haltercilerin organize olarak doping yaptığı ve bunların korunduğu,
– Doping kontrolünden kaçabilmek için ‘tespit edilemeyen’ büyüme hormonu kullanıldığı,
– Bazı doping kontrolörlerinin örnek almaya gelmeden önce sporcuları uyardıkları,
– Yeni doping maddelerinin ve bu maddeleri dağıtan yeni üreticilerin ortaya çıktığı,
– Genç yaştaki sporculara doping yapıldığı.
Ayrıca WADA, operasyonlar sonucu ortaya çıkartılan bu ihlallerin yanı sıra, Dopingle Mücadele Kodu’ndaki bazı maddelerinin de sistem yürütücüleri tarafından manipüle edildiğini ortaya çıkardı.
Kod Madde 6(5) ve Uluslararası Laboratuvar Standartları (ISL) kapsamında, alınan idrar örneklerinden sonucu negatif (temiz) çıkanlarının ileride tekrar test edilebilmesi için saklanması yetkisinin ilgili dopingle mücadele birimine verilmesi ve bu yetki kullanılmazsa testi yapan laboratuvarın ilgili örneği üç ay sonunda imha ettiği ortaya çıktı. Dolayısıyla birçok sporcunun şüpheli idrar ve kan örneği bu prosedür sayesinde imha edildi ve tekrar test edilme ihtimalleri ortadan kalktı.
IWF gibi uluslararası güce sahip bir federasyonun, doping yaptığını bildiği ve ileride yeni yöntemlerle yapılan testler sayesinde yakalanmasını istemeyeceği sporcuların örneklerinin saklanmaması için ilgili adımları atacak güce sahip olmasının sistemsel bir problem yarattığı ortada.
Sonuç olarak doping, yalnızca sporcu veya antrenör düzeyinde bireysel başarı sağlamak için yapılan bir yasa dışı uygulama olmanın çok ötesine geçmiş durumda.
Herhangi bir spor dalının en üst düzey düzenleyici kurumu olan uluslararası federasyonlar dahi büyük paraların el değiştirdiği bu sisteme boyun eğme eğilimindeler.
Eğer bir sporun düzgün ve dürüstçe yürütülmesi için o sporun uluslararası federasyonuna dahi güvenilemezse, hiçbir spor sisteminin sağlıklı işlemesine de güvenmek mümkün olmayacaktır. Bu da aslında uzun vadede spor dünyasının kendi kendini yok etmesi anlamına gelecektir.
Prof. McLaren ve WADA gibi kurumların yanı sıra Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) gibi uluslararası denetim mekanizmaları şimdilik sistemi dopingçiler karşısında ayakta tutmaya çalışıyor. Fakat yapının sağlamlığı ve güvenilirliği ancak ve ancak otokontrol mekanizmalarının işletilmesiyle mümkün olacaktır. Hiçbir sistem dışarıdan müdahale ile uzun süre istikrarlı ve başarılı bir şekilde hayatını sürdüremez.
Keyifli Okumalar,
Emir